Fatih Sultan Mehmed, klasik manada Osmanlı devletinin
idari kurucusu sayılabilir. İstanbul'un fethinden sonra kendisini Kaiser-i Rum (Doğu
Roma İmparatoru) ilan etmiş ve devlet müesseselerini yerleştirmiştir. Fatih,
Kanunnamesi ile Atam-Dedem Kanunu dediği gelenekleri yazılı hale getirmiş ve buna
Kanunname-i Ali Osman denmiştir.
Divanın idaresini sadrazamlara bırakarak, işleri kafes arkasından takip etmeye
başlamış, mutlak vekilim dediği sadrazamı geniş yetkilerle donatmıştır. Ayrıca
defterdar, kazaskerler ve diğer üst düzey devlet erkanının görevleri tarif
edilmiştir.
Yeniçeri ordusu 10.000'e çıkarılarak güçlü bir merkezi ordu teşkil
edildiğinden uç beylerinin önemi azalmış, böylece merkezi idare
sağlamlaştırılmıştır. Anadolu ve Rumeli'nin en kudretli devletinin hükümdarı
olarak "Han" ünvanını ilk defa o kullamıştır.
İstanbul'un fethinden sonra Yıldırım Bayezid zamanında elden çıkan topraklar
yeniden kazanılmış, hatta Rumeli ve Karadeniz kıyılarında yeni yerler
fethedilmiştir. Kırım'ın fethi ile Karadeniz bir Türk gölü haline getirilmiş,
Anadolu birliği tamamlanmış ve Rumeli'deki Türk varlığı Belgrad'a kadar
uzanmıştır.
İstanbul, Fatih zamanında bir ilim ve sanat merkezi haline gelmiş, Fatih
medreseleri klasik Osmanlı medreselerinin temelini oluşturmuştur. Şairler ve ilim
adamları için bir cazibe merkezi haline gelen İstanbul'a bütün İslam dünyasından
bilginler gelmeye başlamıştır. |